-
1 durmak
vi1) stehen, sich haltendik \durmak gerade stehen, sich gerade halten2) anhalten, stoppen, stehen bleibensaat sekizi on geçe durdu die Uhr blieb um zehn nach acht stehen3) ( bir yerde bir süre oyalanmak) Halt machen4) ( kalmak) bleiben5) ( yağmur) aufhören6) aussetzennabzı durdu sein Puls hat ausgesetzt, sein Puls setzte aus7) ( yakışmak)ceket üzerinde güzel durmuyor angezogen sieht die Jacke nicht schön aus -
2 yakışmak
vi1) ( güzel durmak)ceket sana yakışmıyor die Jacke steht dir nichtsakal sana yakışıyor/yakışmıyor der Bart steht dir gut/schlecht2) ( uygun olmak) passenbirbirlerine yakışıyorlar sie passen zueinanderbu kumaş böyle bir koltuğa yakışmaz dieser Stoff passt zu einem solchen Sessel nichtkoltuk masaya yakışmadı der Sessel passt nicht zum Tisch3) bu eser şanına yakışıyor das Werk macht ihm alle Ehre
См. также в других словарях:
yakışmak — nsz 1) Güzel durmak, iyi gitmek, yaraşmak, uygun gelmek Önden yandan nasıl durduğunu, yakışıp yakışmadığını gözden geçirecek. M. Ş. Esendal 2) e Uygun olmak, iyi karşılanmak, münasip olmak Öyle şey küçüklerin ağzına yakışmaz. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
meyve — is., bit. b., Far. mīve 1) Bitkilerde çiçeğin döllenmesinden sonra yumurtalığın gelişmesiyle oluşan tohumları taşıyan, genellikle yenebilen organ, yemiş 2) mec. Ürün, sonuç, kâr Mektebimizin şapirografla basılan haftalık Fidan ında, en güzel… … Çağatay Osmanlı Sözlük
rahat — is., Ar. rāḥat 1) İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur Eniştem de üşengen bir adamdır, rahatı kaçar diye üstüne düşmedi. M. Ş. Esendal 2) sf. Üzüntü, sıkıntı ve tedirginliği olmayan Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur… … Çağatay Osmanlı Sözlük
nefesi kesilmek (veya daralmak veya tutulmak) — 1) güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak Nefesi daralıyor, yüzü kızarıyor, böğrüne bir ağrı giriyor ve yol ona gittikçe uzuyordu. M. Ş. Esendal 2) mec. bunalmak, sıkılmak İki güzel filmin arkasından peş peşe on tane moloz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
eli armut devşirmek — birisini bir iş yaparken öbürü boş durmak Bu insanlar bu güzel şehirleri kurarken bizim ellerimiz armut mu devşiriyordu? B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük